SPİRİTÜEL BİR İNSANIM
Image

SPİRİTÜEL BİR İNSANIM


Mine Çayıroğlu, Yeşilçam’ın ilk çocuk oyuncularından biriydi. Her daim performansı ve güzelliğiyle herkesi kendine hayran bıraktı. Yıllar geçse de ne güzelliğinden ne de oyunculuğundan bir şey kaybetmedi. Şu ara Kanal D’de yayınlanan ‘Kırık Hayatlar’ dizisinde Ahu Kocabey karakterine hayat veriyor. Ayrıca ‘Akif’ adlı sinema filminde Mehmet Akif Ersoy’un eşi İsmet Ersoy’u oynadı. Müziği de bırakmadı. Söz yazdı, beste yaptı. ‘Günebakanlar’ ismiyle bir de single çıkardı. Kapısını çaldım, söyleştik, dertleştik.

Mine Hanım nasılsınız, her şey yolunda mı? Pandemi, felaketler derken yeni yeni nefes alıyoruz ya da alır gibi olduk, sizde durum ne, siz süreçleri nasıl geçirdiniz?

Cevap: Pandemi ve bu yaşanan süreç elbette tüm dünyayı maddi manevi sarstı. Kendi adıma bu süreci içsel yolculuğumu yaptığım, daha da farkındalık geliştirdiğim, hayatı ve kendimi derinden sorguladığım, hedeflerimi belirlediğim, kendimi bulduğum bir süreç olarak değerlendirdim ve hala nasıl olumlu bir boyut katabilirim diye düşünmekteyim. Bu süreçte zor koşullarda olsa dahi çalışabilme fırsatım oldu. Akif adlı sinema filminde İsmet Ersoy’u oynadım ve şu aralar Kanal D’de yayınlanan günlük dizi Kırık Hayatlar’da Ahu karakterine hayat veriyorum. İşleyen demir ışıldar sözünden yola çıkarak çalışmanın ve verimli olmanın, ürettiklerini paylaşmanın insanı ruhsal ve fiziksel anlamda güçlü ve de dinç tuttuğunu söyleyemek isterim. Ayrıca bu yaşanan süreçte müzikten de uzak kalmadım. Söz yazdım, beste yaptım. Günebakanlar ismiyle bir single çıkardım. Aynı zamanda Yoga Eğitmenliği Sertifikam var, sabahları 5’te uyanıp güneşi selamladım. Yaşam Koçluğu dersleri aldım. Kendini geliştirmenin bir sonu olmadığını düşünüyorum. Bilgiye aç bir insan olarak kitapların dünyasına daldım ve beslendim.

Zaman zaman göremeyince ekranda özlüyoruz… Neden çok ara veriyorsunuz?

Cevap: Benim için önemli olan kaliteli, oyunculuğuma bir şeyler katabilecek, kariyerime yarar sağlayacak projelerde yer alabilmek. İnce eleyip sık dokuyorum anlayacağınız.

İyi ki güzel bir diziyle döndünüz. Kırık Hayatlar’la aranız nasıl?

Cevap: İlk defa bir günlük dizide oynuyorum. Benim için farklı bir deneyim. Diziden ve ekip arkadaşlarımdan memnunum. Oynadığım karakterin iç dünyası oldukça fırtınalı. Bipolar kişilik bozukluğu olan bir karakter sonuçta. Çekimler ilerledikçe, role daha çok şey kattıkça daha da keyif almaya başladım açıkçası.

Bu ne güzel bir yoğunluk öyle bir yanda film diğer yanda dizi? Ahu Kocabey’i sevdiniz mi?

Cevap: Oynadığım karakteri çok sevdim. Sete büyük bir heyecan ve mutlulukla gidiyorum.

Hırslı, entrikacı biraz da tehlikeli bir kadın Ahu, paraya ve güce aşık… Gerçek hayatta böyle karakterler aslında hiç de az değil… Sizinle benzer yönleri var mı hiç Ahu’nun?

Cevap: Ahu Kocabey’in benim karakterimle hiçbir benzerliği yok. Keyifli olan da bu zaten. Maddiyat elbette hepimizin hayatında önemli bir yer teşkil ediyor yaşayabilmek için ancak ben spiritüel bir insanım; maneviyat her zaman benim için çok daha önemli.

Peki sizi zorlayan bir karakter mi?

Cevap: Elbette zorladığı anlar oluyor ve her çekimde farklı bir boyutunu keşfediyorum.

Diziyi sizce diğer dizilerden ayıran farklar neler, insanlar neden izlemeli?

Cevap: Genel yapısı itibariyle dizinin hikayesi insanların ilgisini çekebilecek nitelikte. Çok farklı karakter var ve her biri yaşamın içerisinde karşımıza çıkan örnekler.

Dizinin yanı sıra önemli bir sinema filminde de yer aldınız. Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı'nı yazma sürecini yansıtacak olan 'Akif' adlı filmde de başroldesiniz. Peki bu nasıl bir deneyimdi?

Cevap: Milli şairimiz, dava adamı Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşı’nı yazma sürecini konu alan Akif adlı sinema filminde Mehmet Akif Ersoy’un eşi, yol arkadaşı İsmet Ersoy’u oynadım. Uzun bir süre, beni heyecanlandıracak bir sinema filmi projesinde yer almamıştım. Bu topraklarda özgürce ve insanca yaşayabilmemizi sağlayan Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ün her daim izinde olan bir sanatçı olarak, bağımsızlık mücadelesinde bu topraklar için canını, ruhunu, kanını ortaya koymuş, bu davaya inanmış, mücadele etmiş Mehmet Akif Ersoy gibi önemli bir şairimizin, değerimizin anlatıldığı bir filmde oynamaktan onur duyuyorum. Bir oyuncu olarak insanların kalbine dokunmak beni çok etkiledi.

Mehmet Akif Ersoy’un ailesinin hazin bir öyküsü var ve siz de eşini oynadınız, biraz da bunu konuşmalı… Merak ettiğiniz bir isim miydi Akif, ya da ne kadar vakıftınız?

Cevap: Bildiğiniz gibi işgal altında geçen yıllarda, halkın ve ordunun moral gücünü arttıracağı düşünülerek marş yarışması düzenlenmiştir. Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’a da marşımızı yazma konusunda teklifte bulunulmuş ve kendisi marşa ödül  koyulması nedeniyle öncesinde katılmamıştır.,. Sonrasında ikna edilerek Akif kazandığı beşyüz liralık ödülü yoksul kadın ve çocuklar için kurulan “Darül Mesai Vakfı”na bağışlamıştır. Mehmet Akif Ersoy gerçek bir vatanseverdir ve bırakmış olduğu miras, kutsal bir değerimizdir. Gerçekten bu beni derinden etkilemiş ve değerlerimize sahip çıkmak anlamında sanata gönül vermiş bir insan olarak ne kadar sorumlu olduğumuzu tekrar bana hatırlatmıştır. Sanatçı toplumun aynasıdır.

Tarih bilginiz nasıldır? Filmden önce rolünüze hazırlanmak için Mehmet Akif Ersoy ile ilgili ciddi kaynaklardan beslendiniz mi?

Cevap: Role hazırlanmak için gerekli araştırmaları ve çalışmaları yaptım. Farklı kaynaklarda beslendim. Tarih bilgimi pekiştirdim.

Yıllara meydan okuyan güzelliğinizi konuşmadan geçemeyeceğim. Sahi nedir bunun sırrı, maşallahınız var. Sanki dondurulmuş gibisiniz, insan biraz olsun yaşlanmaz mı?

Cevap: Sanırım sırrı hayata çocuk kalbiyle ve gözüyle bakabilmek. Sevmekte sınır tanımamak. Olumlu bakabilmek ve resmin bütününü görebilmek.

Estetik var mı?

Cevap: Henüz yok. Karşı da değilim. Elbette doğallıktan yanayım ancak gerekiyorsa da doğallığınızı mümkün olabildiği ölçüde koruyarak yapılabilmesi taraftarıyım.

Peki insan 40’lı yaşları aşınca hayata bakışı değişiyor mu?

Cevap: Kesinlikle değişiyor. Karakteriniz değişmiyor ancak hayat içinde törpüleniyorsunuz. Bakış açınız, algılarınız boyut kazanıyor.

Sizi ne zaman görsem aklıma hep Yeşilçam geliyor, en dev oyuncularla oynadınız… “Ne günlerdi? Ne özel günlerdi, ah nerede o eski Yeşilçam filmleri’ diyormuşsunuz hiç;;; ve o günleri özlüyor musunuz?

Cevap: Efsane bir dönemdi. Bir parçası olmaktan dolayı çok mutluyum.

Bir döneme damga vuran filmlerdeydiniz ve döneme damga vuran çocuk oyunculardandınız, kariyeriniz çocukken başladı; Kadir İnanır ve Seda Sayan ile başladınız… Bugün “İmparator” desem size neler söylersiniz?

Cevap: İlk oyunculuk deneyimim olması itibariyle yeri bende çok özel tabii. İlkler unutulmaz.

Bu kadar eğitim, çaba, mücadele derken bugün geldiğiniz yere dönüp baktığınızda hak ettiğiniz yerde misiniz sizce?

Cevap: Ben bununla ilgilenmiyorum. Hayatta benim dışında gördüğüm birçok haksızlık var. Kendi mücadelemi dünya geneline baktığımda okyanusta bir damla olarak görüyorum. Her insanın inişleri çıkışları vardır. Önemli olan bu süreçte kendinize neler kattığınızdır.

İngiltere’de de oyunculuk eğitimi almıştınız değil mi?

Cevap: İngiltere de, Guildford School Of Acting’de 3 yıllık oyunculuk eğitimi aldım.

Haluk Bilginer’den oyunculuk dersleri almıştınız, kendisi artık dünya çapında ödüllü bir oyuncu, neler söylersiniz ona dair. Sizin için Bilginer ne ifade ediyor?

Cevap: Haluk Bilginer, uluslararası boyutta çok değerli ve çok iyi bir oyuncudur. Kendisiyle çalışma fırsatı bulabildiğim için çok şanslıyım. Okulu kazanabilmemde emeği ve bana kattıkları çok büyüktür. Kendisine minnettarım.

Peki biz neden bugün halen hep geçmişi özlüyor, halen eskileri izlemeye doyamıyoruz, yen dönemde ne eksik, ya da eksik mi?

Cevap: Eskiden alaylı dediğimiz oyuncular daha fazlaydı. Ben de alaylı olarak sektöre adım attım, sonradan eğitim alma gereği duydum. Şimdi ise eğitimli oyuncu daha fazla. Oyunculuk elbette doğuştan gelen ve bana göre keskin zeka isteyen bir meslek. Eğitim, insanın yol haritasıdır.

Peki o günden bugüne nasıl bir Mine var, ne kadar değişti?

Cevap: Sürekli yolda olduğumu hatırlamaya ve kendimi geliştirmeye çalışıyorum..

Yeşilçam’ın en popüler çocuk oyuncularının bugün neredeyse çoğu yok ekranda ama siz kariyerinize halen devam ediyorsunuz, bu kalıcılığı nasıl başardınız?

Cevap: Proje seçimi, ailemin desteği ve seçici olmam..

12 sinema filmi 25 televizyon dizisi 2 albüm… Bunlar sizi doyurabildi mi yoksa halen olmadı daha var diyor musunuz?

Cevap: Henüz yolun başındayım.

"Zümrüt Gibi" isimli bir albümünüz, 'Hayalperest' single’nız vardı, müzikle ilişkiniz devam ediyor mu?

Cevap: Evet, devam ediyor. Oyunculuk kariyerim gibi müzik kariyerime de önem veriyorum ve çok çaba gösteriyorum. Söz yazıyorum, beste yapıyorum, konserler veriyorum.

İşiniz dışında, son zamanlarda en çok nelere kafa yoruyorsunuz?

Cevap: Felsefeye.. Hayata ve insanlığa dair her şeye.

Babanız eski bir siyasetçi siz siyasetle ne kadar ilgilisiniz?

Cevap: Siyasete uzak değilim. Ülke gündemini takip ediyorum ancak siyasetle ilgilenmeyi düşünmedim ve düşünmüyorum. Sanatçı aykırı kişiliktir, yaşamsal sorunlarla ilgilenen yaratıcı, duyarlı bir kişilik. Toplumsal çelişkilerin ve insan doğasının karmaşıklığında eleştirel tavrını sergileyendir. Bu yüzden konu insan olunca siyasete de uzak kalamıyoruz.

Röportaj: Alev Gürsoy Cimin, Posta gazetesi